Bu Blogda Ara

Blogumdaki şiirleri beğendiniz mi?

27 Mayıs 2010 Perşembe

FETİH MARŞI

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

23 Mayıs 2010 Pazar

NE GÜZEL ŞEY HATIRLAMAK SENİ(NAZIM HİKMET RAN)

NE GÜZEL ŞEY HATIRLAMAK SENİ

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazamak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

SERENAD(AHMET MUHİP DIRANAS)

SERENAD

Yeşil pencerenden bir gül at bana
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına,
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana.
Tozlu yollardan geçtiğim uzak
iklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen ağır
Goncanın altında bükülmüş her sak;
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin yasemin, karanfil, zambak...

Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin gönlümde açar nergisler,
Düşen bin öpüştür yanaklarından
Mor akasyalarla ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıklarla dolacak kalbimin içi..
Geçiyorum mevsim gibi kapından,
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

18 Mayıs 2010 Salı

UÇAK BABAMA SELAM SÖYLE(İCLAL AYDIN)

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR(ATAOL BAHREMOĞLU)




YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİRŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına

3. ŞAHSIN ŞİİRİ(ATİLLA İLHAN)


3. ŞAHSIN ŞİİRİ

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu ,ağlardım
Beni sevmiyordun,bilirdim
Bir sevdiğin vardı,duyardım
Çöp gibi bir oğlan,ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu,ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin,bakardın
Üşürdüm,içim ürperirdi
Felaketim olurdu,ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin,mum giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi yüzü
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu ağlardım
...

17 Mayıs 2010 Pazartesi

16 Mayıs 2010 Pazar

SEVGİLERİ YARINLARA BIRAKTINIZ(BEHÇET NECATİGİL)

SEVGİLERİ YARINLARA BIRAKTINIZ

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen,tutuk,saygılı
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
Bir bakış bile anlatmaya yeterken her şeyi
Kabinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

O MAVİ GÖZLÜ BİR DEVDİ( NAZIM HİKMET RAN)



O MAVİ GÖZLÜ BİR DEVDİ

O mavi gözlü bir devdi
minnacık bir kadın sevdi
Kadının hayali minnacık bir evdi
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan evin.


O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata açıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan eve.


Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev


NAZIM HİKMET RAN



İSTANBUL' U DİNLİYORUM (ORHAN VELİ KANIK)

İSTANBUL'U DİNLİYORUM

İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda
Uzaklarda çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul' u dinliyorum gözlerim kapalı


İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden ;sürü sürü, çığlık çığlık
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları
İstanbul'u dinliyorum; gözlerim kapalı


İstanbul'u dinliyorum; gözlerim kapalı
Serin serin Kapalı çarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doglardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.


İstanbul'u dinliyrum gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde,
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı


İstanbul'u dinliyorum , gözlerim kapalı
Bir yosma geçiyor kaldırımdan
Küfürler ,şarkılar,türküler, laf atmalar
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.


İstanbul'u dinliyorum; gözlerim kapalı
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi ,bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, bilmiyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum
İstanbul'u dinliyorum.

ORHAN VELİ KANIK

9 Mayıs 2010 Pazar

ŞİİR NEDİR

ŞİİR; gök kuşağının yedi rengini çocuk gülüşünde aramaktır.Anka kuşunun kanadında uçsuz bucaksız gökyüzünü seyre dalmaktır..Yeni gelen güne umutla ''merhaba'' demektir şiir..Dost meclislerinde hayatla dalga geçebilme cesaretini gösterebilmektir.Sevgi okyanusunda mavi yolculuğa çıkmaktır.Yıldızların ışıltısında ay yüzlü sevgilinin hayaliyle dans etmektir.Aşk acısı geçen gönüllerin son anda sığındığı bir limandır.Kağıtla kalemin son valsidir şiir.Duygular senfonisidir.Uygusuz gecelerde yıldızlarla kurulan dostluk köprüsüdür.Nazım Hikmetlerin, Can Yücellerin,Aşık Veysellerin, Necip Fazılların, Bakilerin,Fuzulilerin,Yunus Emrelerin daha nice nice şairlerin sevgi çığlıklarıdır ,hasret evreninde...